Haksız Tahrik Nedir?
Günümüzde hem sosyal medyada hem de haber kanalları ile bazı TV programlarında çokça tartışılmaya başlanan hatta kimi zaman eleştirilerin hedefi olan yargı kararlarının en önemli konusu sanık lehine uygulanan haksız tahrik indirimidir. Haksız tahrik indirimi suç işleyen kişinin verilen sonuç cezasından kanuni şartlarının oluşması halinde ve gerçekleştirilen tahrik derecesine göre yapılan indirimdir. Özellikle kadın cinayetlerinde cinayet suçunu işleyen sanığın beyanları ve bazı delil durumuna göre verilen cezanın indirilmesi toplumda tepkilere neden olmaktadır. Haksız tahrik indirimini anlayabilmek için ilk başta kanun maddesine bakıp, haksız tahrik indiriminin oluşma şartlarını tespit etmek gerekecektir.
Haksız Tahrik Hangi Durumlarda Geçerlidir?
Türk Ceza Kanunu Madde 29’a göre Haksız Tahrik
Madde 29- “(1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine ons ekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan ons ekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”
Kanun maddesi haksız tahrik i tanımlarken, suçun haksız bir fiilin etkisi altında işlenmesinden bahsetmiştir. Haksız tahrik oluşma şartı, suçun haksız bir fiile karşı gerçekleştirilmesidir. Haksız fiil tanımını kanun maddesi ortaya koymadığı için bu tanımın sınırlarını belirlemek hakimin görevidir. Kimi zaman hakaret edene karşı işlenen yaralama suçundaki hakaret haksız tahrik indiriminin oluşmasına neden olan haksız fiil iken kimi zaman da başkasının fiziki saldırısına uğrayan kişinin karşı koyup saldırıda bulunanı yaralaması ya da (öldürmesi meşru savunma oluşturmuyor ise) ilk gerçekleştirilen saldır haksız tahrik indiriminin oluşmasına neden olan haksız fiil olarak kabul edilir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta haksız tahrik indiriminin uygulanmasına neden olan haksız fiilinin oluşmasına sebebiyet verilmemiş olması gerekir. Daha anlaşılır şekilde açıklamak gerekirse kimse kendi haksız saldırısı sonucu oluşan fiili durumdan faydalanıp haksız tahrik indiriminin uygulanmasını isteyemez.
Örnek vermek gerekirse, yolda giderken karşı taraftan gelen kişiye omuz atar iseniz ve bu davranışınıza karşılık olarak yumruk yer iseniz haksız tahrik indiriminden faydalanacak olan kişi siz değil size yumruk atan olacaktır. Bu olayda siz yumruk yedikten sonra yolda bulduğunuz demir ya da taş ile size yumruk atan kişiyi yaralar iseniz bu durumda da haksız tahrik indiriminden faydalanamayacaksınız. Çünkü olayda gerçekleştirilen ilk haksız fiil sizin karşı yoldan gelen kişiye attığınız omuzdur. Bu haksız fiil neticesinde olay başlamış ve siz demir ya da taş ile karşı tarafı yaralamış olursunuz. İlk haksız eylemi gerçekleştiren siz olduğunuz için haksız tahrik indiriminden faydalanma imkanınız ortadan kalkmış olur.
Kanun haksız tahrik indirimini uygulayarak, kendisini savunmak zorunda kalan ya da kendisine karşı sözlü ya da fiili haksız bir davranış sergileyen kişilere karşı tepki gösteren kişilerin, bu haksız davranış sebebi ile göstermiş olduğu tepkiler sonucu oluşan fiili durumun suç oluşturması halinde ceza indirimi alarak uğradığı haksızlığı kısmen gidermeyi amaçlanmıştır.
Eğer haksız tahrik indirimi olmasaydı yukarıda bahsettiğimiz olayda karşı yoldan gelen kişiye omuz atan ve daha sonra yaralayan kişi de, ilk omzu yiyen ve kendisini korumak zorunda olduğu için karşı koyup yaralayan karşı yoldan gelen kişide aynı cezayı alacaktı. Bu da suç ve cezada adalet ilkesine ters düşecekti. Toplumda ilk saldırıyı gerçekleştiren ile saldırıya uğradığı için karşı koyan kişi de aynı cezayı alacağına ilişkin algı oluşacak ve kimse saldırıya uğradığı ve karşı koyduğu için saldırgan ile aynı ya da benzer cezayı almak istemeyecektir. Toplumda bir adaletsizlik anlayışı oluşacaktır.
Sosyal medyada ya da bazı TV programlarında tartışılan haksız tahrik kanun maddesinin içeriğinde bir sorun bulunmamakla birlikte ilgili kanun maddesinin yanlış uygulanıp yorumlanması neticesinde toplumda bir güvensizlik ve cezasızlık algısı oluşmaktadır.
Örnek vermek gerekirse devamlı haraç alan kişiyi artık haraç vermekten bıkan diğer kişi bıçak ile yaralaması sonucu kasten silahla yaralama suçu oluşacaktır. Burada yaralayan kişi defalarca uğradığı zorla parasının alınması eylemine karşı kızgınlık, öfke duyması neticesinde ya da kendisini savunmak ve bir daha parasının alınmasına engel olmak amacıyla gerçekleştirdiği bıçakla yaralama eylemi neticesinde alacağı sonuç cezadan haksız tahrik indirimi yapılmaması başlı başına bir haksızlık oluşturacaktır. Bu da kişiler arasında ceza adaletini sağlamak amacıyla hazırlanan ve uygulanan Türk Ceza Kanununun ruhuna ve amacına aykırı olacaktır.
Diğer bir örnek vermek gerekirse; karısını devamlı döven ve sık sık hakaret eden kocaya karşı kadının kocasına hakaret ile karşılık vermesi ya da yaralaması neticesinde kocanın daha çok kızıp kadını ölümüne sebebiyet verecek şekilde yaraladığını düşünelim. Olayda koca lehine haksız tahrik indirimi yapılması kanunun amacına aykırı olacak ve toplumda tepkilere neden olacaktır. Çünkü koca karısını devamlı dövüp hakaret ederek ilk haksız eylemi gerçekleştirmiş ve kadın bu haksız eylem karşılığında kocasına hakaret etmiş ve yaralamıştır. İlk haksız fiil koca tarafından gerçekleştirildiği için kimse kendi haksız fiilinin arkasına sığınıp ceza indirimi talep edemeyeceğinden koca lehine uygulanacak haksız tahrik indirimi yanlış olacaktır.