Meşru Savunma Nedir?
Hepimiz günlük hayatımızda bir suçun faili ya da mağduru olabileceğimiz gibi, bir suçun işlendiği zamana ve suçun işlenişine de şahit olabiliriz. Gece evimizde bulunduğumuz sırada lavabo ihtiyacı için kalktığımızda evimizde hırsızın bulunması nedeniyle o an hırsızlık olayına şahit oluruz ve aynı zamanda bu suçun mağduru konumuna geliriz. Otobüste yolculuk yaparken bir kadının bir erkek tarafında rahatsız edilmesine veya taciz edilmesine şahit oluruz. Ya da yolda giderken istemesek de başkalarının saldırısına uğrarız. Bu örnekler gündelik hayatımızda çoğaltılabilir. Peki, bu durumlar ile karşılaştığımızda ne yapabiliriz? Ne yapmalıyız? Ne yaparsak nasıl karşı koyarsak biz suçlu konumuna gelip ceza almayız?
Tüm bu soruların cevabını hem Anayasa da hem de Türk Ceza Kanunu madde 25’te görmekteyiz.
Türk Ceza Kanunu Madde 25- “(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. “
Yukarıda bahsettiğim olaylar ya da başka suç oluşturan durumlar sırasında saldırıya uğrayan ya da başkasını saldırıya uğrarken gören hiç kimse kanun tarafından kaçıp kurtulma zorunluluğu altına sokulmamıştır. Bu madde herkese kendisini ya da saldırıya uğrayan bir başkasını koruması halinde ceza almaktan koruyan hükümleri içerisinde barındırmaktadır. Gece vakti evinde hırsızı gören birinden görmemiş gibi yapıp, korkup uyumaya devam etmesini ya da hırsızın hırsızlığını bitirip gitmesini beklemesi beklenemeyeceği gibi, aynı şekilde saldırıya uğrayan birini görmemiş gibi yapıp gitmesi beklenemez. Kimse de bu tür durumlarda niye kendini korudun diye hesaba çekilemez.
Bu madde mahkemeler önünde kendisini ya da bir başkasını koruyan kişileri korumak amacıyla kabul edilmiştir. Bu maddeye göre saldırı karşısında kendisini ya da başkasını korumak amacıyla hareket edilmesine meşru savunma ya da haklı savunma denir.
Türk Ceza Kanunu madde 25’in uygulanabilmesi için belli şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. İlk başta bu şartları tespit ettikten sonra örnekler ile uygulamasına bakacağız.
1-Kendisine ya da başkasına ait bir hakkın varlığının olması gerekmektedir.
2-Bu hakka ilişkin o an gerçekleşen, gerçekleşeceği öngörülen ya da gerçekleşmiş ve tekrar gerçekleşeceği konusunda tereddüt olmayan bir saldırı olmalıdır.
3-Bu saldırı haksız bir saldırı olmalıdır.
4-Saldırı o an, orada bulunan imkanlar ile saldırı ile orantılı olacak şekilde geri püskürtülmelidir.
Hangi Hallerde Meşru Savunma Hali Oluşur?
Yukarıda Türk Ceza Kanunun 25. maddesinin açıklamasının yapıldığı kısımda tespit edilen 4 şartında aynı anda gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartlardan biri olmaz ise ya da belirtilen gibi olmazsa meşru savunmadan söz edemeyiz.
1- Herkes sahip olduğu mal varlığı üzerinde mülkiyet hakkına sahiptir ve herkesin mülkiyet hakkına gelebilecek zararlara karşı önlem alma ve zararları def etme hakkı vardır. Örneğin; yolda bisikletinizi çalmaya çalışan birini gördüğünüzde buna engel olmak sizin mülkiyet hakkınızdan kaynaklı bir haktır. Bu hak çerçevesinde bisikletinizi geri almak amacıyla kullanacağınız orantılı güç sonunda karşı tarafın yaralanması sizin meşru müdafaa hakkınızı kullanmanız nedeniyle ceza almamanızı sağlar.
Fakat hırsızın çaldığı bisikleti 2 gün sonra bisiklet sahibinin görüp almaya çalışması ve hırsızın gerçek sahibine güç kullanıp yaralama suretiyle bisikleti vermemesi durumunda hırsız, bu yaralama suçundan dolayı meşru müdafaa kapsamına alınamaz. Çünkü hırsızın bisiklet üzerinde mülkiyet hakkı söz konusu olmadığı için kendisine ait bir hakkın varlığından söz edilemez.
2- Meşru savunmadan bahsedebilmemiz için hali hazırda gerçekleşen ya da gerçekleşmesi konusunda tereddüt oluşmayan durumların olayda bulunması gerekir. Örneğin; lise birinci sınıfına giden Ali ayda birkaç kere aldığı harçlıkları, yine aynı okulda okuyan üçüncü sınıf öğrencisi Aykut’un tehdit ve kimi zaman yumruk ve tekme atmak suretiyle yaralaması nedeniyle Aykut’ a vermesi durumunda oluşan suç yağma suçudur. Bu olayda Ali’nin Aykut’u gördüğü zaman korkuya kapılması ve yine parasının alınacağı konusunda endişelenmesi doğaldır.
Fakat Ali gittiği karate kursu nedeniyle artık Aykut’a karşı koyabilecek güce ve cesarete sahip olduğu için Aykut’un yine Ali’ nin parasını almaya çalıştığı bir zamanda Ali, Aykut’ a tekme ve yumrukları ile engel olmuş ve Aykut’u yaralamıştır. Bu durum hem olay anında gerçekleşmiş hem de daha önce sık sık gerçekleştiği için Ali’de yine saldırıya uğrama korkusu oluşmuş ve Ali’nin kendisini savunması nedeniyle meşru savunma hakkını kullanmış sayılır. Yine aynı olayda Aykut Ali’yi darp edip parasını almış aradan birkaç gün geçmiş ve Ali Aykut’ u okuldan uzak bir yerde görüp elindeki sopa ile yaralamıştır. Burada Ali için gerçekleşen ya da gerçekleşmesi beklenen bir saldırı olmadığı için Ali, Aykut’ u yaralama eyleminden dolayı meşru savunma hakkından faydalanamayacak fakat duruma göre haksız tahrik indiriminden yararlanabilecektir.
3-Gerçekleşen saldırı eğer haksız bir saldırı değilse bu takdirde, saldırıya karşı koymak meşru savunma anlamına gelmeyecektir. Birinci maddedeki örneği hatırlatmak gerekirse bisiklet sahibinin bisikleti çalan hırsızdan bisikleti almak için yaptığı saldırı haklı bir saldırı olduğu için o an bisikleti elinde bulunduran hırsızın bu saldırıya karşı koyması meşru savunma anlamına gelmeyecektir.
4-Meşru savunmanın varlığından bahsedebilmemiz için saldırı o an orada bulunan imkanlar ile, saldırı ile orantılı olacak şekilde uzaklaştırılmalıdır. Örneğin; 16 yaşında zayıf güçsüz bir çocuğa 25-30 yaş aralığında birinin tekme ve yumruk atmak suretiyle saldırması karşısında küçük olan çocuğun kendisini tekme ve yumrukları ile savunup saldırıyı uzaklaştırması beklenemez. 16 yaşında olan çocuğun olay anında yerde bulduğu demir parçası ile kendisine saldıran 25-30 yaşlarındaki kişiyi yaralayıp bayıltmak sureti ile kendi beden bütünlüğüne gelen saldırıyı püskürtmesi olayında küçük çocuğun meşru savunma hakkı kapsamında hareket ettiğini kabul edebiliriz.
Yine aynı olayda küçük çocuk olay anında yerde bulduğu demir parçası ile kendisine saldıran şahsı bayılttıktan sonra, demir parçası ile vurmaya devam edip şahsın ölümüne neden olması olayında meşru savunma hakkının varlığından bahsedemeyiz. Çünkü ilk başta saldırıyı gerçekleştiren kişi bayıldığı için saldırı o an durmuştur. İkincisi saldırıyı gerçekleştiren tekme ve tokat atmak suretiyle saldırı gerçekleştirdiği için demir ile ölümüne sebep olacak şekilde yaralanmasına sebep olmak orantılılık ilkesine aykırıdır.
Saldırı saldırganın bayılması nedeniyle durduğu için beklenen, küçük çocuğun olay yerinden uzaklaşmasıdır. Küçük çocuk saldırıyı def ettikten sonra vurmaya devam etmesi artık meşru savunma hakkı değil haksız tahrik hükümlerine göre cezasının azaltılması halini ortaya koyar.
Hiçbirimiz günlük hayatımızda bu tür olaylar ile karşılaşmak istemeyiz fakat meşru savunma yasal bir haktır. Hakkınızın sınırlarını bilerek hareket etmek her zaman daha yerinde bir davranış olacaktır.