İlamsız İcra Takibine İtiraz ve İtirazın Usulü
İcra, kelime anlamı olarak “Bir işi yapma, yerine getirme, yürütme”[1] anlamlarına gelmekte ise de, bugün yaygın olarak kullanıldığı ve hukuk dinide yerleştiği üzere “Borçlunun alacaklıya karşı yapmak veya ödemekle yükümlü bulunduğu bir şeyi adli bir kuruluş aracılığıyla yerine getirme ve adliye teşkilatının bu işle görevli dairesi”[2] olarak tanımlanmaktadır.
Bu sözlük tanımından sonra hukuki manada ifade edilecek olursa icra, alacağını alamayan alacaklıların borçluya karşı devlet teşkilatı aracılığıyla zor kullanmak suretiyle alacağını elde etmesi veya bir mahkeme kararı sonucu alınan kararın yine devlet teşkilatı tarafından uygulanmasıdır. İcra teşkilatı ve müessesinin ihdasını zaruri kılan hal, esasen çoğu kez kesinleşmiş bir mahkeme kararına rağmen bu kararın gereğini ifa etmeyen kişilerin varlığıdır.
İcra, ilamlı veya ilamsız olarak yapılabilir. Biz, evvela ilamsız icraya değineceğiz.
İlamsız İcra Takibi
İcraya konu olacak şeyin bir alacak veya kesinleşmiş bir mahkeme kararı(ilam) olduğu yukarıda belirtilmişti. Bir kurallar bilimi olan hukukta, genel geçer kural alacakların bir eda veya tespit davası yoluyla varlığının belirlenmesidir. Yargılama sonucunda yargılamanın konusuna göre eda veya tespit hükmü verilmektedir. Her eda hükmü, kendi içerisinde bir tespit hükmü içerir, fakat tespit hükmü kendi içerisinde bir eda hükmü içermez. Bununla birlikte eda hükmü içermeyen ilamlar, ilamlı icraya konamaz. Ancak ilamsız icranın konusu olabilirler. Bu konuyla ilgili doktrindeki bir görüş şöyle demektedir:
“Bir mahkeme hükmünün ilamlı icra takibinin konusunu oluşturabilmesi için, eda hükmünü içermesi gerekir. Eda hükmünü içermeyen ilamlar veya ilamların edaya ilişkin olmayan kısımları, ilamlı icra konusu olmaz… Tespit hükümleri ise, bir edayı, ifayı içermediklerinden, icrai nitelikte olmayıp sadece bir hukuki ilişkinin varlığı ya da yokluğunu tespit ettiğinden, ilamlı icra konusu olamazlar… Edaya ilişkin mahkeme kararlarının da icra edilecek kısımları hüküm fıkrasıdır. Bunun dışındaki kısımlar (örneğin; gerekçede belirtilenler) icra edilemez…”[3]
Fakat icranın her zaman ilamla yapılmış olması gerekmez. İşte ilamsız icra, herhangi bir kesinleşmiş mahkeme kararına(ilama) dayanmayan icra takibidir. Alacaklı olduğunu iddia eden kişi herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın veya ilam olsa dahi bu ilamı kullanmaksızın icra makamından borçluya yönelik başlatmayı talep ettiği icra takibidir.
Alacaklı, ilamsız icra takibi için icra dairesine gidecek ve dilekçe ile icra takibi yapılması üzere başvuracaktır. Bunu müteakiben borcun ödenmesi için borçlu kişiye bir ödeme emri gönderilir. İlamsız icranın –ismiyle müsemma- bir ilama dayanmamış olması hasebiyle, bu tür icra takipleri yalnız para ve teminat borçlarından kaynaklanana alacaklar için geçerli olacaktır.
Ne var ki, herhangi bir ciddi dayanağa sahip olmayan bu icra takipleri, aynı şekilde def edilebilir. İlamsız icra takibi sonucunda ödeme emri gönderilmektedir. Ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren 7 gün içinde ödeme emrine dilekçe vermek suretiyle veya şifahen itiraz ederek ilamsız icra sürecini durdurabilir. Bu durumda da alacaklı tarafın yine de dava açmak suretiyle itirazın kaldırılmasını talep etmesi mümkündür. Dava esnasında borcun bulunduğunun ispat yükü davacıdadır. Davalıdan, borçlu olmadığını ispatlaması beklenmez.
Alacaklı, borçlunun itirazını hükümden düşürülebilmek için, İİK md. 67’ye göre genel mahkemelerde “itirazın iptali davası” veya İİK md. 68-70’e göre icra mahkemesinde “itirazın kaldırılması” yoluna da başvurabilir. Eğer alacaklı, elinde İİK m. 68’de sayılan belgelerden birine sahip bulunmuyorsa, itirazı düşürebilmek için sadece ve sadece itirazın iptali davasını açabilmekte olup itirazın iptali yolunu tercih eden alacaklı, itirazın kaldırılması yoluna başvuramayacaktır. Fakat itirazın kaldırılması yoluna başvuran bir alacaklı, İİK m. 67/1’de yer alan süre boyunca itirazın iptali yolunu seçebilir. İtirazın iptali davası, borçlunun ödeme emrine itirazının alacaklıya veya vekiline tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılabilir. Alacaklının bir yıllık ilgili süreden sonra açacağı dava, niteliği itibariyle itirazın iptali davası olmayıp bir alacak davasıdır.
İlamlı İcra Takibi
İlamlı icra takibi, yukarıda belirtildiği üzere mahkemeden alınan bir eda hükmü vasıtasıyla kişinin bu eda hükmünün gereğini devlet makamları aracılığıyla yaptırmasıdır. Burada konu, para veya paradan başka bir şey olabilir. Son zamanlarda tartışılan ve kaldırılması planlanan düzenlemelerden bir tanesi olan çocuk icrası da yine ilamlı icra takibiyle mümkündür. Burada icra alacaklısı olan veli, velayeti mahkeme ilamı sonucunda kendisine verilen çocuğu, devletin yetkili organları aracılığıyla velayeti kendisine verilmeyen kişiden almaktadır. Fakat toplum içerisinde daha ziyade bilindiği itibariyle genelde icra, para borçları için yapılmaktadır.
Alacaklının ilamlı icra takibi yapabilmesi için, elinde mahkeme ilamı veya kanunların mahkeme ilamı niteliğinde saydığı bir belgenin bulunması gerekir. Takip talebinde bulunabilmek için, zamanaşımı süresi, genel zamanaşımı süresi olan 10 yıldır. Takip talebini müteakiben borçluya icra emri gönderilir.
İlamlı icra takibinde bulunmak için yetki hususu dikkate alınmaz. Bu bağlamda, Türkiye’nin her yerindeki icra daireleri ilamlı icra için yetkilidir. İlamlı icra takiplerinde borca itiraz mümkün değildir. Çünkü, söz konusu olan alacak, kesinleşmiş bir mahkeme kararına (ilama) bağlanmıştır.
İlamlı icra takibinde bulunmak için hükmün kesinleşmiş olması gerekip gerekmediği hususuna değinmek mühimdir. Bu hususta kural olarak kesinleşmiş bir mahkeme kararı gerektiği söylenebilirse de, bir kurallar bilimi olan hukuk istisnalarla dolu olarak şunların istisna olduğu söylenebilir:
- Taşınmaz mallara müteallik ayni haklara ilişkin ilamlar
- Şahsın hukuku ve aile hukukuna ilişkin ilamlar
- TBMM adına devlet giderlerinin maddi denetleme organı sıfatıyla yüksek bir mahkeme olan Sayıştay’ın ilamları kesinleştikten sonra İcra İflas Kanununa göre infaz olunur
- Hangi ülkenin bayrağını taşıdığına ve ilgili sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemiler ile bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez.
[1]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5b9aedc97e75f2.36380676 14.9.2018 tarih
[2] A.g.k.
[3] Pekcanıtez, H. /Atalay, O/ Özkan, M.S./ Özekes, M. İcra Ve İflas Hukuku 11.Bası, 2013, S: 458 Vd