Muvazaa Nedir?
Hukukumuzda sözleşmeler tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulur. Bu durumda tarafların yapmak istedikleri ve yaptıkları sözleşmeler aynıdır. Muvazaa; tarafların karşılıklı olarak bir hukuki işlemi yaparken, 3.kişileri aldatma kastıyla hareket edip kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayacak anlaşmalardır. Ancak muvazaa da taraflar; gerçek iradelerinin dışında görünüşte farklı işlem yaparak gerçek iradelerini saklarlar. Muvazaada aslında yapılan sözleşme ayrı amaçlanan sözleşme başkadır. Muvazaayı anlayabilmek için örneklemek gerekirse; miras bırakanın sağlığında sevdiği çocuğuna arazisini ya da evini bedelsiz vermesine rağmen ona satmış gibi göstermesi olabilir.
Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatma kastıyla hareket ederek gerçekte hüküm ve sonuç doğurmayan anlaşma imzalarlar. Aslında kelimenin anlamına da bakıldığında muvazaa kelimesi danışıklık demektir. Yani muvazaa bir tür danışıklı satıştır. Muvazaa kısmi ya da tamamen olabilir. Bazen taraflar aralarında gerçek bir sözleşme yaparlar ve bu sözleşmenin aralarında hüküm ve sonuç doğurmasını isterler ama bazı maddeleri kendileri açısından bağlayıcı olmamasını isterler. Bazen de sözleşmenin tamamen geçersiz olmasını isterler. Muvazaada muvazaa anlaşması ve gizli işlem olarak iki çeşit hukuki işlem vardır. Muvazaa anlaşması görünüşteki işlemi ifade ederken, gizli anlaşma tarafların gerçekte aralarında yapmak istedikleri ve sakladıkları anlaşmadır.
Muvazaalar yapılan işlemlerin mahiyetine göre farklı gruplara ayrılır.
1.Mutlak muvazaa: Taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla aralarında istemedikleri, hüküm ve sonuç doğurmayacak tarafları bağlamayan anlaşma imzalarlar. Bu durumda ortada geçerli irade beyanı olmadığından sözleşme de geçersizdir. Bu sebeple de mutlak muvazaada aslında yapılan tüm işlemler geçersizdir. Sözleşme sonuç doğurmaz. Örneğin; A kişisi eşinden mal kaçırmak için evi B kişisine satmış gibi işlem yapmıştır. Bu durumda amaç satış değil mal kaçırmak olduğu için yapılan bu anlaşma geçersizdir. Ya da hacizden malları kaçırmak için malı başka birine satmış olarak göstermiştir. Bu olayda da işlem geçersizdir çünkü gerçek irade satma iradesi değil mal kaçırmadır.
2.Nispi muvazaa: Hukuki dayanağı olan gerçek sözleşmeleri üçüncü kişileri kandırmak amacıyla bilinçli olarak gizlerler ve saklarlar. Nispi muvazaada gerçekte amacı farklıda olsa, kandırma kastı da olsa ortada geçerli ve hukuki dayanağı olan bir anlaşma yapılmıştır. Bu muvazaa genelde tapu işlemlerinde sıkça yapılır ve bedelde muvazaa şeklinde karşımıza çıkar.
Örneğin; tapuda satış bedeli düşük gösterilerek tapu masraflarını azaltmak amaçlanır. Bu durum çokça karşımıza çıkar. Nispi muvazaanın tespiti halinde sözleşme geçersiz olmadığından geçerli olarak işlem yapılır. Diyelim ki tapuda gösterilen bedelin düşük olduğu tespit edilirse, işlem gerçek bedel üzerinden yapılır. A kişisi B’ye telefon vermiştir bağışlama olarak, annesine de hediye ettim diyememiş telefonu sattım demiştir. Burada geçerli bağışlama ve kazanım vardır.
3.Kısmi muvazaa: Yapılan işlemin ya da sözleşmenin sadece bir kısmının farklı olmasıdır. Kısmi muvazaa daha çok tapu işlemlerinde ya da vergiden kaçınmak amacıyla yapılır.
Muvazaalı İşlemler Geçerli Midir?
Peki, muvazaalı işlemler geçerli midir?
Türk Borçlar Kanunu Madde 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
Mutlak muvazaada, sözleşmede esas unsur olan karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı şartı sağlanmadığı için geçersizdir. Çünkü taraflar kastetmedikleri anlaşmaları yapmıştır. Bu geçersizlik mutlak bir geçersizlik olduğu için sözleşmenin geçersizliği için bir zamanaşımı süresi yoktur. Bu konudaki geçersizlik her zaman ileri sürülebilir.
Yargıtay’a göre görünüşteki anlaşma hüküm doğurması istenmeyen bir anlaşma olduğu için geçersizdir. Ancak gizli işlemin sözleşmenin geçerliliği için geçerli şartların varlığı halinde bu işlemler geçerlidir.(Sözleşmenin geçerlilik şartları; karşılıklı irade beyanı, sözleşme ehliyeti ve sözleşmelerin kamu düzenine aykırı olmaması)
Muvazaalı işlemler yapıldığı andan itibaren geçersizdir.
Muvazaalı işlemleri hakim, davalarda kendiliğinden dikkate alır. Ayrıca işlemlerin muvazaalı olduğunu, bu işlemleri yapan dışında herkes ileri sürebilir.
Muvazaalı işlemin varlığını taraflardan biri ileri sürüyorsa bu durumda muvazaa yazılı delille ispatlanmalıdır. Ancak muvazaaya taraf olmayan bir üçüncü kişi muvazaa iddiasında bulunuyorsa üçüncü kişi bu iddiasını her türlü delille ispat edebilir (örneğin tanık dinletebilir bu konuda), Yargıtay’ın bu konudaki görüşü nettir.
Muvazaalı işlemleri yapan taraflar bu işlemlerden zarar görürse zararın giderilmesini isteyemezler çünkü zaten zarara kendileri sebep olmuştur.
Muvazaalı işlemlerin ileri sürülebilmesi için herhangi bir zaman kısıtlaması yoktur. Yani bu işlemler zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye tabi değildir.
Muvazaalı işlemlerde taraflar, bu işlemlerden doğduğunu iddia ettikleri borç ve alacakları talep edemezler. Çünkü borç ya da alacak için ortada geçerli bir sözleşmenin varlığı olmalıdır. Taraflardan biri bu ifayı gerçekleştirmişse diğer taraf sebepsiz zenginleşmeye dayanarak ödediği kısmen iadesini talep edebilir.
Kural olarak hak ya da mülkiyeti muvazaalı bir sözleşmeye dayanarak kazanmış kimse bu hakkı ya da mülkiyeti devredemez. Çünkü işlem muvazaalı olduğu için kazanım da geçersiz olacaktır. Ancak bu durumun önemli istisnaları vardır.
-Tapu kütüğündeki kayda dayanarak iyi niyetli olarak ayni hak sahibi olan kişinin bu hakkı korunur ve kazanım geçerli kabul edilir.
-Emin sıfatıyla zilyed olan kişiden iyi niyetle hak ya da mülkiyet kazanan üçüncü kişilerin bu hakkı korunur. İşlem geçerli kabul edilir.
-Yazılı borç ikrarına dayanarak iyi niyetle hak kazanmış olan 3.kişilerin bu hakkı korunur ve kazanım geçerlidir.