Düğünde Takılan Takılar Kimindir?
Evlenme gibi boşanma da doğal bir süreçtir. Kadın ve ya erkek için evlendiğinde kimin olduğu önemli değil zaten benim malım senin malındır anlayışı vardır ancak olay boşanmaya gelince bu durum değişir. Taraflar malları bölüşmeye başlarlar ve arada ayrılıklar çıkar işte burada kanunlar ve hukuk devreye girer. Kanunlarda ve Yargıtay Kararları’nda boşanma sonucu takıların kimlere ait olduğu açıklık kazanmıştır.
Düğünde evlilik münasebetiyle gelin ve damada hediyeler verilir ve bu hediyelere genel olarak ziynet eşyası denir. Ziynet eşyaları; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup insanlar tarafından takılan süs eşyalarıdır. Bu bağlamda bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir. Kadına özgü ziynet eşyaları; eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 05.05.2004 tarihli ve 2004/4-249 E. ve 2004/247 K.; 04.03.2020 tarihli ve 2017/3-1040 E., 2020/240 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir. Bu noktada “kişisel mal” kavramının yasal olarak nasıl düzenlendiği üzerinde durulmalıdır:
4721 sayılı TMK’nın 220. maddesinde; “Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da
herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevi tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.” kişisel mal olarak sayılmış olup, aynı Kanun’un 222/1. maddesindeki; Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.” hüküm ile de ispat yükünün kime ait olduğu hususu düzenlenmiştir.
Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir (HMK m.187/1). Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz (HMK m. 187/2).
Vakıa ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E. ve 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat
yükü kuralı, 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde de; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Her ne kadar ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyasının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanarak muhafaza edilmesidir. Bunların erkeğin zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu durumda kadın dava konusu ziynet eşyasının varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alınıp bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.
Evlilik sırasında hem erkeğe hem kadına takılan ziynet eşyaları kadının kişisel malı sayılacağından, kadın evlilik sırasında ziynet eşyasının çeşit ve miktarını da, ispat etmekle yükümlüdür. Burada üzerinde durulması gereken husus takılan takılardan sadece kadının ziynet olarak takacağı takılar kime takılırsa takılsın kadına hediye edilmiş sayılıp kadının kişisel mal varlığı olarak kabul edilecektir. Evlilik sırasında erkeğe takılan ya da verilen altın saat tarzı takılar erkeğin takıp kullanabileceği türden olduğu için kadına ait takılardan kabul edilip dava edilmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca kadın ve erkek kendi aralarında evlilik sırasından önce hangi takıların kime ait olacağı hususunda anlaşmaya varmış iseler yapılan anlaşma geçerli olacaktır. Anlaşma yapılmamış ise evlilik sırasında takılar takıldıktan sonra kadın rızası ile karşılıksız erkeğe verir ise bu dava konusu edilemeyecektir.