Hukukta adillik, toplumdaki düzeni korumak için oluşturulan yazılı kanunların verdiği yetkiyi hakkın gözetilerek, adil bir şekilde kullanılmasıdır. Bu kavramın temelinde hukuk ve adalet terimleri vardır. Hukuk; kamu gücünün uygulamakla yetkili olduğu, toplum düzenin sağlanması için geliştirilen yazılı kanunlardır. Adalet ise haklı ile haksızın ayrılarak, haklıya hakkının verilmesi anlamına gelir. Buradan hareketle kamu gücünün adaleti sağlamak için kullanılması, hukukta adillik olarak nitelendirilebilir.
Burada yer alan tanım dikkate alındığında hukukun adil olmama ihtimali mi olduğu akıllara gelir. Evet, böyle bir ihtimal vardır. Bunun örnekleri için yakın tarihe bakmak yeterlidir. Bir takım zümrelere ayrıcalık tanıyan maddeler, birileri koruyan yasalar ve kanun maddelerini esneterek birilerine ayrıcalıklar tanındığı bilinen bir gerçektir. Günümüzde dahi bunların uygulanmaya devam edildiğini söylemek yanlış olmaz. Fakat bu tür uygulamaların toplum yapısını bozduğu, zayıflattığı da bilinir. Dolayısıyla hukukta adillik olmaz ise toplumun içten içe çürümeye başlayacağını söylemek yanlış olmaz.
Hukukta adillik, çok önemli bir kavram olup, bir devletin temel dinamiklerinden olan hukuka dayanır. Söz konusu adaletin sağlanması için pek çok unsurun bu bilinçte olması gerekir. Yasa maddelerinin hazırlanmasından uygulanmasına ve yorumlanmasına varıncaya kadar çok sayıda işlem, hukukta adillik için gerekli bir durumdur. Bütün bu aşamalarda adaletin el üstünde tutulması ve herhangi bir kişi ya da zümreye ayrıcalık tanınmaması gerekir. Bunun yanında kişilere uygulanan kanun maddelerinin yorumlanmasında da herkese karşı eşit olunmalı ve hukuku icra edecek kişiler liyakat sahibi olmalıdır.
